Heidegger, Kıryolu Sohbetleri
Yirminci yüzyıl felsefesi içinde, ama onunla yetinmeyip diğer yüzyılları da gözetecek bir biçimde; düşünmenin, varlığın ve söylemenin meraklısından kendiyle sohbetler. Heidegger’in kendi kendine düşünüp söyledikleri, düşünürken şiirledikleri, şiirleyerek söyledikleri bizimle üç farklı sohbet biçiminde buluşuyor.
“Ἀγχιβασίη [Ankhibasiē]: Bir Kır Yolunda Bir Araştırmacı, Bir Bilgin ve Bir Bilge Arasında Üçlü Bir Sohbet” başlığını taşıyan ilk sohbette Heidegger bilim, felsefe ve düşünme arasındaki ilişkileri; bilme, düşünme, yakın ve uzak olan, şey, olmaya bırakma gibi kehre sonrası düşünüşünün temel sözcükleriyle yerli yerine oturtmaya çalışmaktadır. “Öğretmen Kule Merdivenlerinin Kapısında Kule Bekçisiyle Buluşur”, başlığını taşıyan ikinci sohbet sanat yapıtı, nadir olan, durma, oturma, kendini tutma, köken, gibi sözcüklerden hareketle bizi düşünme ve söylemenin, dolayısıyla varlığın içinde bir gezintiye çıkarıyor. “Rusya’da Bir Savaş Esiri Kampında Bir Genç ve Yaşlı Adam Arasındaki Akşam Sohbeti” başlığını taşıyan ve 2. Dünya savaşının bitimine yakın bir zaman diliminde geçen bu üçüncü sohbette ise Heidegger yeryüzü, insan, yeryüzünün çölleşmesi, insanın çölleşmesi, yok etme, yıkım, kültür ve bu durumlar ile varlık arasındaki zorunlu ilişkiyi, terk etme, varlığın terkedilmesi üzerinden açık kılmaya çalışır